Saat sabahın altısıydı ve Phil Lawler spor salonuna geldiğinde yaşları onbeş ve onsekiz arasında değişen öğrenciler kapıda sıralanmıştı. Kutu gibi bir sınıfta bütün gün hareketsiz ders dinlemeleri gereken öğrencilerden beklenen bir davranış değildi. Ama oradaydılar işte. Birisi “Sınava girmeden önce birkaç mil koşmak istiyorum” diyordu. Diğeri “Birkaç tur yüzüp okula öyle gideceğim” dedi. Şaşırtıcı. Ama nihayetinde bunlar Lawler’ın öğrencileriydi. Okuldaki en başarılı ve aynı zamanda en atletik öğrencilerdi. Peki bir spor öğretmeni olan Phil Lawler bu durumu nasıl açıklıyordu? Çocukları çeşitli egzersiz programlarına alıp Eyalet Sınavların’da sıradışı puanlar almalarıyla ilgili ne diyecekti?

Egzersiz uzun yıllardır akademik dünyanın küçümsediği, eğtimde pek de yeri olmayan bir zaman kaybı olarak değerlendirildi. Entelektüel insan masa başında, laboratuvarında veya bir kütüphanede zaman geçiren kişiydi. Okumak, çalışmak ve azmetmek bir şekilde hem daha bilgili hem de daha başarılı olmaya giden yoldu. Sanırım bu algı hızlı bir şekilde değişmeye başlayacak. Artık başarılı ve atletik olan gençler podyuma çıkıyor.

Öğrenme Anında Beyninde Ne Olur?

Beyni zorlayan her tür öğrenme stres yaratır. Bu gelişmeyi sağlayan sağlıklı bir zorlanmadır. Her tür karmaşık beceri düşünme gerektirdiğinden ister bilişsel, ister bedensel olsun beynin gelişimine katkıda bulunur. Peki sen bir şey öğrenirken milyonlarca hücreyi işe koşan beyninde neler oluyor?

Beynin ön bölümü öğrenmede bir orkestra şefi gibi görev yapar. O her şeyi organize eden, planlayan ve beynin farklı bölgelerinin uyum içinde çalışmasını sağlayan bir yöneticidir. Diyelim ki yabancı bir dilde yeni kelimeler öğreniyorsun. Kan akışı önce beynin ön bölümüne – prefrontal kortekse – yönelir. Sonra bilgi analiz edilir, hafızayla ilgili bölgeler – hipokampüs – aktif hale gelir. Eğer bedensel bir hareket varsa koordinasyon ve otomatik hareketlerle ilgili olan cerebellum da oyuna katılacaktır. 

Kelimeleri kendi kendine, rahatça hatırlamaya başladığın anda prefrontal korteks kontrolü bırakır. Eğer aynı bilgi yeteri kadar tekrar edilirse beynin o bölgesindeki hücreler birbiriyle daha sık iletişim kuracak, kısa bir süre içinde bir mahalle gibi kendi içlerinde bir ağ oluşturacaktır. Bu bir anlamda daha zeki oluyorsun demektir. İyi de bunun egzersizle ne ilgisi var?

Öğrenme, Beyin ve Egzersiz İlişkisi 

Egzersiz ve öğrenme arasında doğrudan bir ilişki bulunur. Karmaşık hareketlerin bulunduğu her tür egzersiz düşünme, hareket etme ve hatırlamayı gerektirdiği için spor sadece hareket değil, aynı zamanda zekanı geliştiren bilişsel bir aktivitedir. Diyelim ki kaya tırmanışı veya Aikido gibi dikkat ve hareket gerektiren bir spor yapmaya başlıyorsun. Birbiri ardına gelmesi gereken fiziksel hareketler var. İlk antrenmanlarda beynin karmaşık hareketler dizisini çözmek için prefrontal korteksi – hani şu her şeyi düzenleyen ve analiz eden orkestra şefi – harekete geçirir. Hareketler tekrar edildikçe beynin ön bölümü cerebellum adı verilen otomatik hareket merkezi ve hafıza merkeziyle ortak çalışır. Her tekrarda bu bölgeler arasındaki uyum artar. Sürekli sohbet eden komşular gibi o bölgelerdeki beyin hücreleri düzenli egzersizle sıkı dostlara dönüşürler. Nasıl yani? 

Egzersiz beynin ve bedenin strese daha fazla dayanmasına yardımcı olur. Diyelim ki haftada birkaç gün koşu yapıyorsun. Kaslar koşarken normalden daha fazla enerjiye ihtiyaç duyduğu için damarlar genişler. O bölgeye kan akışı artar ve dolayısıyla daha fazla oksijen ve hücrelerin besini olan glikoz salgılanır. Ayrıca her spor yaptığında kasları besleyen o minik, ince ve sevimli damarlar oluşmaya başlar. Kalp atışların yükselir ve koşmaya devam ettiğinde bedenin yeni bir ritme, yüksek kalp atışlarının hakim olduğu daha stresli bir ritme adapte olup o seviyede işlevsellik kazanır. Elbette hepsi bu kadar değil. Düzenli spor kendi beyin kimyanı harekete geçirerek doğal anti-depresanlar üretmeni sağlar.

Prozac, Ritalin ve Egzersiz

Spor yaparken beyin oluşan strese karşı bazı kimyasalları salgılar. Bunlar bedenin tempoya ayak uydurması ve biraz da baskı altında yeni beceriler geliştirmesi için gerekli kimyasallardır. Ama sporla gelişen bu doğal denge ve sakinlik sadece beceri geliştirmekle sınırlı değil. Alman araştırmacı Andreas Ströhle 2005 yılında yaptığı deneyde panik atak hastalarını haftada iki gün yarımşar saat koşturdu. Deneyden sonra yapılan ölçümlerde hastaların kanında daha fazla GABA kimyasalı bulundu. Bu kaygı azaltan ilaçlarda bulunan  etken maddedir. Hastalar koşarak sadece kaygılarını azaltmamış, daha fazla stres altında daha sakin kalmış, sonrasında daha iyi hissetmiş ve kendi beyin kimyalarını harekete geçirmişlerdi. 

Düzenli spor yapan insanların beyninde aynı zamanda bir anti depresan (SSRI) olan Prozac ve dikkat dağınıklığı tedavisinde kullanılan Ritalin’in etken maddelerine de yüksek oranda rastlandı. Araştırmalar spor yapan insanların diğerleriyle karşılaştırıldığında kan değerlerinde dikkati dengelemeyi sağlayan serotonin, bir şey yaparken zevk almayı kolaylaştıran dopamin ve bir faaliyet esnasında acıyı azaltan endorfin kimyasallarının yüksek oranda olduğu buldular. Öyle görünüyor ki düzenli spor sadece iyi hissettirmiyor, süper sağlıklı bir anti-depresan etkisi yaratıyor. Hem de yan etkisi olmadan.

Beden Zihin Bağlantısı

Makalenin başındaki Phil Lawler’ın öğrencilerini hatırladın mı? Belki ilk okuduğunda sen de lise öğrencilerinin sabahın köründe uyanıp spor salonunun kapısını neden aşındırdığını merak etmişsindir. University of California’da yapılan bir araştırmada düzenli spor yapanların beynin kendi içinde yeni bağlantılar oluşturmasını ve hayatta kalmayı sağlayan büyüme faktörünün daha fazla olduğu gözlemlenmiştir.* BDNF olarak bilinen büyüme faktörü insanlarla ve farelerle yapılan araştırmalarda beynin daha zinde ve güçlü kalmasını sağlarken gelişmiş bir bilişsel performans yaratıyor.** Yani hareket ediyorum, o halde varım!

Spor ve İki Dikkat Türü Arasında Geçiş

Sporun öğrenciler için en büyük faydası ise dikkatle ilgili. Sürekli çalışmaya çalışan öğrencilerin odaklanamıyorum, sıkılıyorum, bunalıyorum diyerek şikayet ediyorlar. Haklılar. Stresleri yüksek ve kafayı boşaltmakta zorlanıyorlar. The Mind For Numbers isimli kitabında matematik profesörü olan Barbara Oakley iki dikkat türünden bahsediyor: odaklanmış mod ve çözülmüş mod. (Barbara Oakley’in çalışmasından aldığım ilhamla Youtube’da oluşturduğum Derin Öğrenme Programı’na gözatabilirsin.) Buna göre odaklanmış mod bir şeyleri yeni öğrenirken harekete geçirdiğimiz keskin dikkat. Yeni bir matematik konusu veya fizikte yeni bir problemi ilk gördüğün anda bu dikkat harekete geçer. Beynin ön bölgesi – diğer bölgeleri orkestra şefi gibi yöneten prefrontal korteks – ilk öğrenme sırasında fazlasıyla enerjiye ihtiyaç duyar. 

Odaklanmış modda sürekli kalmaya çalışmak ayağını gaz pedalından çekmeden bir arabayı son hız sürmeye benzer. Birçok öğrenci aile baskısı veya suçluluktan dolayı spor yapmanın zaman kaybı olduğuna inanıyor. Dolayısıyla odaklanmış modda sıkışan dikkat öğrenmenin yerleşmesi için gereken hale, çözülmüş moda geçemiyor. 

Dikkatin iki türü: Çözülmüş ve Odaklanmış Dikkat

Bir orkestradaki müzisyenleri yeni öğrendikleri müzik parçasını prova yaparken seyrettiğini hayal et. Müzisyenler her provada birbirlerine daha iyi anlamaya ve sözle dile getirilemeyen bir uyum yakalamaya başlarlar. Bu yüzden Londra Filarmoni Orkestrası’nı dinlerken veya seyrederken ortaya çıkan ahenk nefes kesicidir. 

Oysa uyumun ortaya çıkmasını sağlayan sadece prova değil, beynin öğrenme aralarında yaşadığı rahatlama halidir. Odaklandığın aktiviteden uzaklaşıp bedensel bir faaliyete yöneldiğinde beynin farklı bölgeleri devreye girer. Yoğunlaşmış dikkat çabayı bırakır, daha serbest bir hale geçer. Bu çözülmüş dikkat sen uyurken, bisiklet sürerken veya bedensel aktivitelerle uğraşırken ortaya çıkan moddur. Spor faaliyetleri ve dans gibi harekete dayalı eylemler beyni odaklanmış dikkatten çözülmüş dikkate geçirirler. Duygu durumu değişir. Rahatlama ve öğrenmeye yardımcı kimyasallar salgılanmaya başlar. Bu, sen uyurken beynin kendi içinde prova yapmasını sağlayan dikkat türüdür. 

Akıllı mı Olmak İstiyorsun? Hareket Et!

Amerikan eğitim sistemi bir Finlandiya eğitim sistemi olmasa da bazı köklü değişiklikler geçirmeye başladı. Artık beden dersini iptal edip matematik veya bilim derslerini yapmıyorlar. Ülke çapında hem obeziteyi azaltmak hem de daha zeki gençler yetiştirmek için beden eğitimi saatlerini artırmaya başladılar. Düzenli spor yapan insanların kalp krizi riskini azaltarak ülkenin sağlık sistemine yük olmadan yaşamları da cabası.

Türkiye’de ise yaşam kaygısı ve sayısız sınadan oluşan sistem aileleri baskıcı bir yapıya itiyor. Hayatta kalma güdüsüyle çocuğunu daha fazla zorlayan, kendi bedenine özen göstermeyen, onu dinlemeyen, kilo sorunlarıyla boğuşan ve Netflix karşısında eriyen bir yetişkin ordusu var ortada. Gerçek şu: yaptığınız işe yaramıyor! 

Eğer eğitim sisteminde bir şeyler yapmaya çabalıyorsan bunaldığında, sıkıldığında, rahatlamak istediğinde Youtube videoları doğru cevap olmayabilir. Kısa bir Yoga seansı yap, dans et, duş al veya bir gündüz düşüne dal. Bedensel her tür aktivite beyni gergin bir durumdan serbest bir rahatlığa geçirebilir. Sadece masanın başında ısınmış bir lokomotif gibi oflayıp puflayarak rahatlamaya çalışma. Beynini kullanmak hayatın için öğrenmen gereken en önemli beceridir. 

Takip Et

Kaynakar: 

John J. Ratey TED – Koş, Zıpla, Öğren

Egzersiz ve BDNF Artışı Araştırması

Egzersiz Yapan Beyin

Düzenli Egzersiz ve Anti-depresan Etkisi

Makale ile ilgili tavsiye bağlantılar: 

Dikkatin İki Türü isimki YouTube videosuna gözat.

Derin Rahatlık Kayıtları: Bu kayıtlar gergin bir zihni sakinleştirmene yardımcı olabilecek pratik araçlar.

 

Pin It on Pinterest

Share This